Seccaden kumlardı
Devirlerden, diyarlardan
Gelip göklerde buluşan
Ezanların vardı !
Kapına gelenler ya Muhammed,
-Uzaktan, yakından – Mü’min döndüler kapıdan !
Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
İki dünyada aziz ümmet, Muhammed ümmetiydi.
Konsun, yine pervazlara Güvercinler;
(Hû hû)lara karışsın Âminler…
Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsin’ler!
Şimdi seni ananlar, Anıyor ağlar gibi…
Ey yetimler yetimi, Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın, Yoksulların sahibi….
Nerede kaldın ey Resul,
Nerede kaldın ey Nebi?
Hatice’nin koncası, Aişe’nin gülüydün.
Ümetinin gözbebeği, Göklerin resulüydün…
Elçi geldin elçiler gönderdin
Ruhunu Allah’a, Elini ümmetine verdin.
Beşiğin, yurdun, yuvan Mekke’de bunalırsan Medine’ye göçerdin.
Biz dünyadan nereye Göçelim yâ Muhammed?
Yeryüzünde riyâ, inkar, hiyanet Altın devrini yaşıyor…
Diller, sayfalar, satırlar (Ebu Leheb öldü),diyorlar;
Ebu leheb ölmedi ya Muhammed
Ebû Cehil, kıtalar dolaşıyor!
Neler duydu şu dünyada Mevlid’ine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi, ey Nebî Adına alışkın dudaklarımız!
Artık yolunu bilmiyor; Artık, yolunu unuttu Ayaklarımız!
Kâ’be’ne siyahlar Yakışmamıştır yâ Muhammed,
Bu günkü kadar!
Na’tini Gaalip yazsın, Mevlid’ini Süleyman’lar!
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin Sinan’lar!
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!
Gel, ey Muhammed, bahardır…
Dudaklar ardında saklı Âminlerimiz vardır!..
Hacdan döner gibi gel; Mi’rac’tan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!
Âyetlerini ezber bilen Yapraklar kanad…
Açılsın göklerin kapıları, Açılsın perdeler, kat kat!
Çöllere dökülsün yıldızlar;
Dizilsin yollarına Yetimler, günahsızlar!
Çöl gecelerinden, yanık Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilâl-i Habeşî sustuysa Ezanlarını Dâvûd okusun!
Konsun, yine pervazlara Güvercinler;
(Hû hû)lara karışsın Âminler…
Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsin’ler!