FATİH ŞAHİN'LE PERİLİ ŞİİRLER

Archive for Şubat, 2011

İÇİMDEKİ GÖLGE

yorgun bir gölge gibi
dolaşıyorsun içimde…
hüzün değmiş bir gülümsemeyle

artık çare aramıyorum
kanarsa kanasın içimde adın
bir damla gözyaşı gibi çaresiz
bir iç çekişi kadar kırgın
bırak..
tükensin içimde yokluğun….

sus/ma..
tükenir takatim
sana ayaz bir gecenin ortasında
kayboldum….

dur/ma…
şimdi mateminde suskun bir kalemim
sana saklıyorum
umudu…

gel…
içimdeki gölge..

FATİH ŞAHİN IŞIK
ŞAHBEYİT

ÇOCUKÇA ŞİİRLER III

bir tren yolunun raylarına
taş koyup tebeşir olsun diye
kaçardık…
ya devrilirse üstümüze

ne tren devrilirdi oysa
ne dumanı üstümüze..

ne de yazdıklarımız kaldı
şimdi yollara
taştan tebeşirlerle…

ALİ AYŞE’Yİ SEVİYOR…

ŞAHBEYİT
FATİH ŞAHİN IŞIK

HABERİN VAR MI – MUKADDES

http://www.dailymotion.com/swf/video/xgyfne?theme=none

MUKADDES VAN HABERİN VAR MI

 

MART KAPIDA


mart kapıda…
bir kış sonrası dokunuyor aşka
bahara kesmiş umutlar

vakit henüz geçmedi
sana yazdığım onca şiiri
çaldrıdım dün gece
affet beni…

mart kapıda…
geleceksin biliyorum
çiçeğe durduğunda badem ağaçları
ve sana susacak bozkır

dilimde yine aynı türkü
“saçlarından bir tel aldım haberin var mı..”

mart kapıda…
bir kış sonrası dokunuyor aşka
bahara kesmiş umutlar…
geleceksin biliyorum….

kazma kürek yaktırma…
nisan yağmurlarından sonra gel…

FATİH ŞAHİN IŞIK
ŞAHBEYİT

Kurtlar Vadisi Pusu Yaradan Var

Kurtlar Vadisi Pusu – Yaradan Var

Yavrum bugün Yaradan var ey
Oğul yeri göğü anam yaradan var
Oğul tabip yarama değme
Bende her yaradan var

Aman aman aman aman aman
Ya derdime derman aman aman aman aman
Ya katlime ferman aman aman

Yavrum bugün yara sızlar
Oğul ok değmiş ey yara sızlar
Oğul bu derdi çeken bilir
Ne bilsin yarasızlar

Aman aman aman aman aman
Ya derdime derman aman aman aman aman
Ya katlime ferman aman aman

SALİH


Bana kalsa değil bir satırı,
Yazmazdım ya sana tek kelime,
Yaz diyor, bende yazıyorum işte,
Annen,yani makbule teyzenin hatırı,

Aslında küfür kafir gelse de dilime ,
Bilirsin ;ta okul yıllarından sevmemiştik birbirimizi,
Kırgınım sana,hani şimdi tutup,
Nereden çıktı demeyesin bu mektup,
Selam kelam etmemişsem sebebi malumundur,
Ha,sonra biz senin kadar mürekkep yalamadık hani,
Lafa nerede başlanır.nerede biter,
Bırak mektupta,biz sevdiğimize bile süslü laflar edemedik hiç,
Neyse,bilmem haberin var mı ?
Memduh amcayı,yani babanı kaybettik,
Ne vakit hal hatır sormaya gittiysem size,
Hep kapı önünde bulurdum,
Karşı yola doğru dururdu öylece solgun yüzü,
Gelmez diyordu,gelmez bu dürzü,
Senin anlayacağın gözleri açık gitti rahmetlik.

Annen sakın duymasın diyorsa da ,Salih,
Benden söylemesi,annen geçenlerde evi tefeci tahir”e sattı
Babanın birikmiş borçlarını öylece kapattı,
Hani;doktor,hastahane,ilaç falan,
Olsa olsa şimdi kefen parasıdır elinde kalan,
Bi ara, bi sor ulan,
Bu nasıl bir nefret ki hala bitmedi,
Ulan Salih,ulan Salih,
Yoksa ciğerini oralarda itler mi yedi,
Bir mektup yaz,bir şeyler karala,
İstersen kız bağır,binbir küfür sırala,
Ne dersen de işte,
Zannedersem,annenin de gözleri açık gidecek bu gidişle.
Adresini Sarı Tijen”den aldım,
Önceleri yok,mok dedi,yemin billah,
Neyse imana geldi,
Bakma sen sarıdır,marıdır,yine de iyidir.
Bak Salih,lafı fazla uzatmayacağım,
Geçenlerde sahilde ki bizim kahvede,
Adaşın Salih,kirkor amca,kasap Nedim,
Dört kol pişti atıyorduk ki;
Mahalleden bir ufaklık,nefes nefese;
Makbule teyze,Makbule teyze,
Bir koşu vardık ki,
Çoktan Çapa”ya kaldırmış Sarı Tijen,
İlaç,serum,oksijen,
Korkma,mahalleli aramızda toplayıp masrafları ödedik,
Helali hoş olsun,
Makbule teyzenin az mı su böreğini yedik.
Bir ara doktor dışarı çıkıp,
Başını iki yana sallayıp,haber verin dedi,
Kimi,kimsesi yok mu ?
Hep bir ağızdan var dedik, var biziz kimi kimsesi,,
Ulan Salih,ulan Salih ciğerini yoksa oralarda itler mi yedi.

Dün gece sıra bendeydi,bendim başında bekleyen,
Bir ara gözlerini açtı,
Elini tuttum,gözlerine takılıp kalmış yaşları usulca sildim,
Yastığın altından küçük bir torba çıkarıp;
Al sende kalsın yavrum,kefen param,
Hani,yarın emri hak olursa dedi,
Öyle bir sıkmışım ki yumruklarımı,
Öyle bir vurmuşum ki duvara,
Küfürün adına günah demişler ha,tövbe.tövbe,
Ulan Salih,ulan Salih,hani bir elime geçsen kazara.

Kış diyor mevsim,gelmeye kalkmasın,
Hele bir gelsin bahar yaz,
Sen yine de iyi olduğumu yaz,
Nasıl da tevekkel,nasıl da teslim kaderine,
O an var ya,o an sanki kör bıçaklar soktular en derine,
Yüzünü cama döndü,
Biliyordum ki ağlıyordu,
Elinin tersiyle yüzünü silerken,
Dağlar başına oğul,
Gelen yaşıma oğul,
Sana umud olanın,
Toprak başına oğul,
Kış diyor mevsim,gelmeye kalkmasın,
Hele bir gelsin bahar yaz,
Sen yinede iyi olduğumu yaz,
Son kez gözlerini aralayıp,
Salih”im dedi,Salih”im,
Annen sana Salih”im dedi de,
Sen,bi daha anne diyebilecek misin?
Anne ben geldim kapıyı aç,
Anne karnım aç,
Başım kaşınıyor anne,
Başımı kaşı,
Anlat diyebilecek misin masal anne,
Hani yarım kalmıştı ya dünkü;
Yok Salih yok,
Sen,sen bi daha hiç anne diyemeyeceksin !
Annen,annen ÇÜNKÜ….

MEHMET ÇETİN

KOCA REİS

Hey gidi koca reis,
Gidiyorsun ha,
Sen adam gibi yaşamanın bedelini,
Biz senin bedenini vurup sırtımıza,
Gidiyorsun ha,
Ne diyeyim şimdi;iyi mi ettin diyeyim,
Kalan,,,,kalan yok be reis,
Hani,birkaç küçük anı,birkaç hatıra,
İçimde tuhaf bir his,
Sana geldi diyor belki de şimdi sıra,

Pekala,baş üstüne,
Ölüm çoktan kabulüm,
Nasıl olsa çocuklar büyüdü,
Üç buçuk emekli aylığımda geçinir gider karım,
Lakin,lakin benim korkum;
Şiirlerim kalır diye yarım,
Satılır diye bir mahalle bakkalına kitaplarım,
Zeytin sarılır,helva sarılır,
Kalırsa duvarda bir resmim kalır,
Belki kapı zilinde bir müddet ismim,
Sonra,sonra unutulur gider cismim dahi,
Hey gidi koca reis,
Gidiyor musun sahi ?
Hatırlar mısın ?aynı yıl bitirmiştik okulu,
Senin tayının Anadolu”ya çıkmıştı da,
Giderim ulan demiştin,güle oynaya giderim,
Bizi vatan haini ilan edip;
Ve güle oynaya gitmiştin,bir akşam treniyle,
Gerçi sık,sık mektuplaşır,
Oraları anlatırdın bizlere,
Değişmeli derdin,değişmeli buraların makus talihi,
Oralardan yine öğretmenle evlenmiştin,
Çağırmıştın da gelememiştik be koca reis,
İş güç işte birazda bahane,
Kızmıştın,hatırlar mısın,ulan demiştin;
Siz benim cenazeme de gelmezsiniz,
Geldik,geldik be koca reis,geldik,
Sen adam gibi yaşamanın bedelini,
Biz senin bedenini vurup sırtımıza,
Gidiyor musun sahi?

Ne hikmetse en çokta bana kızardın,
Bırak derdin,şu aşk meşk şiirlerini,
Yazacaksan ulan,memleket meselelerini yaz,
Öyle Erenköy”de oturup,
Köylü geldim,köylü gideceğim hikayelerini kimse yemez,
Buralar yok yoksul,buralarda akşamlar ayaz,
Buralara ne kimse geliyor,ne yaz,
Tutturmuşsunuz,varsa yoksa bizim kuşak,
İnsan insanlarına olmalı,taşına toprağına olmalı,
İnsan vatanına olmalı uşak,
Gelmeyin ulan,gelmeyin derdin,ölümümde dahi,
Geldik be koca reis,geldik,
Sen adam gibi yaşamanın bedelini,
Biz senin bedenini vurup sırtımıza,
Gidiyor musun sahi?
Kalan,kalan yok be reis,
Satılır palton bir eskiciye,
Kömürlüğe atılır haftasına masan,
Kalırsa duvarda bir resmin kalır,
Belki,belki kapı zilinde bir müddet ismin.

Mehmed Çetin
Yeşilköy

Farkında mısın ?

Farkında mısın ?
Bize ait cümleler kurmaktan,
Ne kadar da aciz kaldık son günlerde,
Bırak,seni seviyorum demeyi,
Bir günaydını bile çok görür olduk birbirimize,
Tükenen,tükenen sevgimiz mi,
Yoksa,yoksa dilimiz mi varmıyor ?
Ne sen bana iyi misin,diyorsun,
Ne ben sana bir günaydın.
Bıçak açmıyor ağzımızı,farkında mısın ?

Yavan kelimelere başvurmamız sebepsiz değil,
Saçlarını bile taramıyorsun eskisi gibi,
Benimse içimden gelmiyor tıraş olmak,
Eskiden,daha zili çalmadan açardın kapıyı,
Kokunu ta aşağılardan duydum,derdin,
Özledim derdim,
Kısar gözlerini ya sen,ya sen,dedin,
Öylece sarılıp kalırdık kapı eşiğinde,
Of,off.
Kaç gecedir koltuğun bir kenarında uyuyup kalıyorum,
Romatizmalarım da öyle arttı ki üstelik,
Adeta kar yağıyor sol omzuma,
Sana ilaçlarımın yerini korkudan soramıyorum,
Ya cevap vermezsen,
Ya git kendin al dersen,
Korkuyorum işte,sevginin tükendiğini bilmekten korkuyorum.
Dün ilk defa kahvaltı etmişsin beni kaldırmadan,
İlk defa çayı dün,soğuk ve şekersiz içtim,
Kaç zamandır adımla seslenmiyorsun bana,
Adım ürkütüyor seni,
Sen ayrı odadan kalkıyorsun,
Ben ta uçtaki odadan
Bir suçlu gibi öne eğip başımızı
Öylece geçiyoruz birbirimizin yanından,
Bir tabloyu oluşturan iki unsur gibiyiz,
Senin vurdumduymazlığını,
Benim aksiliğim tamanlıyor,
Yok,yok bu böyle olmayacak,
Ya sen aç kıza telefon, ya ben,
Bu böyle olmayacak,
İstersen oğlanları sen ara,seni onlar daha bir severler,
Kısaca,kısaca ya ben gideceğim,ya sen,
Belki de bir zaman ayrı kalırsak,
Kim bilir,belki de özleriz birbirimizi,
Bugünleri hiç düşünmeden;
O hoyrat,o pervasız harcadığımız
Aşkımıza nasıl muhtacım nasıl,bilemezsin,
Olsun bi müddet yemeği dışarıda yerim,
İlaçlarımı masanın üstüne geceden dizerim,
Parmağıma ip bağlarım falan,
Ya da istersen ben gideyim, gideyim de nereye ?
Of,off,
Galiba yaşlanmamalı insan,
Yoksa,yoksa suç erkek olmakta mı?
Ne yaparım bi başıma ben,
Yok,yok sen git kıza istersen.
Dün o filmi seyrederken ağladığını gördüm,
Sanma ki fark etmedim,
Sanki ikimizin son dönemi,
Ne kadar açığa vursak ta öfkemizi,
Gem vuramazsak da alışkanlıklarımıza,
Demek ki bazı şeylerin çok geç anlaşılıyormuş önemi,
Bir ara gözüm takıldı,saçlarına karışmış aklara,
Benim ise kış çoktan oturmuştu şu çökük şakaklara,
Hatırlar mısın?
İlk yemeğe çıktığımız günü?
Nasıl da elim ayağıma dolaşmıştı hani,
Hatırlar mısın?
Bu berbat halime bimecal kalırcasına güldüğünü,
Şimdi ise bak,yüreğimiz bimecal,
Dağbaşı yalnızlıklarına mahküm ettik birbirimizi,
Ne zaman biter bu suskunluğumuz,bilmem,
Ya, bir ölüm anı çığlılığıyla,,
Sahi,sahi ben ölürsem ağlar mısın?
Bana,bana hiç sorma,
Düşünmek bile acıtıyor içimi,
Cam kesiği ağrılara gark oluyorum,
Hem benim bildiğim galiba,
Galiba ‘önce erkekler ölür”,
O zaman da sen kalacaksın yapayalnız,
Ne yapar ne edersin bu koca şehirde?
Kim getirir her sabah o çok sevdiğin fırın ekmeğini,
Kim sular bahçeyi,
Kim budar yediverenleri
Ve kim bırakır,
Sen daha uyanmadan yastığına en güzel gülleri?
Zor değil mi?
Yaşamın en zor tarafı işte,
Kolay değil alışkanlıklardan bir an için vazgeçmek,
Zaten,zaten benim tek alışkanlığım da sensin,
Yok,yok senden vazgeçemem,
Zaten benim bildiğim; ”ilk erkekler özür diler”,
Daha bir yakışıyor gibi seni seviyorum demek erkeğe,
Yok,yok bu sabah kalkınca,
İlk işim sana sarılıp ve hiç yüksünmeden
Ve kırılganlığı bir yana atıp,
Seni seviyorum demeliyim,
Seni seviyorum,
Seni seviyorum,
Günaydın,günaydın,
Günaydın birtanem.

Mehmet Çetin
SÜRGÜNDE

ELLERİNİ TUTTUM

elini tuttum…
şimdi tutsak türkülerin söylendiği
yerlerde kaldı göglem
hangisini tutsak
bizimdi hikayesi

elini tuttum…
şarabın kırmızısıydı dudaklarında
ve titriyordu oysa
söylenmemiş ne varsa dilimin ucunda
ben seni seviyordum
türküler bile biliyordu
sen bilmiyordun…

elini tuttum…
kaldırımlarda ayak izlerimi unuttum
nefesini tuttu karanlık
gecenin kör yanında
kayboldum…

elini tuttum…
yokuş yukarı yürüdü gece
yorgundu kör sarısı sokak lambasının
bir tek öpücük kondu
yıldız kayarken bu şehrin sokaklarına

elini tuttum…
şimdi elleri kelepçeli şiirler
sensizliğin hükmüne mahkum…
bilsen de… bilmesen de…
seni seviyorum….

ŞAHBEYİT

SEVKİYAT

Sen çivilemiş gözlerini gözlerime
Ve çakılmış gri taşlarına peronun
Git diyordum,
Gitmiyordun,
Hele bir ıslık çalsın,
Hele bir tren kalksın diyordun.

Bir kolumda kelepçe,
Bir kolumda ceketim
Ve olanca isyanlarıma inat
Zemheri aylarında başladı sevkıyat,

Cezam kesilmiş,karar müebbet
Hala diyorsun ki;bir gün elbet
Bir gün elbet,
Öldürmedi beni yar,
Öldürmedi üstüme yağan bunca kurşun,
Öldürdü beni yar,
Öldürdü o dik duruşun.

Diren diyorsun diren,
Kalkıp ta uzaklara giderken tren,
Pencereden kenarı oyalı mendil uzattın,
Mendil değil yar,
Yüreğime tuz attın.

Üç gün üç gecede vardık Afyon”a
Ayaz geceden çekmiş dona,
Daha sabahın beşi
Belki de birazdan son defa göreceğim güneşi,
Batçavuş seslendi;
Haydi başlasın sevkıyat,
Batçavuşum dedim,
Başlayan değil,
Desene biten bir hayat,biten bir hayat.

Tutuşturdular elimize birer somun,
Binerken arkasına eski bir kamyonun
Uçtu başımdan kasketim,
Bir kolumda kelepçe,
Neylersin,
Bir kolumda ceketim,
Biri sönerken sıgaraların
Biri yanıyordu art arda,
Eski kamyonun sesi yankılanırken dağlarda.

Bir türkü tutturmuş Antep”li firaklı mı firaklı,
Vediğin mendil koynumda saklı,
Dağlar inler ben inlerim,
Kah gidiyoruz bir tepeden aşıp,
Kah üç haneli bir köyü dereden dolaşıp,
Ta uzaklarda tek başına kalmış
Bir ağacı gösterip Antep”li
İyi bakın diyor,iyi bakın bu yalnızlık sahnesine,
Neyse akşama doğru vardık Afyon mapushanesine
Kar yağıyor dağlarına memleketimin,
Desene bu yılda gülmeyecek yüzü,
Fakir ,fukara yetimin.

Mapushane dedikleri sarı boyalı duvar,
Kim işitir seni yar,
Kim duyar,
Son kez okudular yüzüme fermanımı,
Kesmediler sanki,
Doğradılar her yanımı,
Çözülürken kelepçesinden kolum,
Dar sarı bir avluya açıldı yolum,
Kara kuru gardiyan ;
Bu gördüğün sanma ki diyor;nar ağacı,
Dar ağacı bu,dar ağacı.

Ne zaman yat çalsa gece onda,
Aklıma sen gelirsin yar, sen gelirsin
Bıraktığım o peronda,
İsyanımdır yumruğum,
Duvarlara her vurduğum,
Oyalı bir mendil uzattın,
Oyalı değil yar, yüreğime tuz attın.

Bir yanda gam,
Bir yanda kasvet,
Bir avuç gökyüzüne hasret,
Düşen bilir halinden düşenin,
Ah bahar gelmiş olmalı ki dağlara,
Sarı çiçeğin mor menevşenin,
Kokusu gelir ta buralara.

Antep”li diyor ki;gardaş,
Atmıyorsun duvarına çızık,
Antep”li diyorum Antep”li,
Duvarlara yazık
Cezam kesilmiş müebbet,
Yani buradayım ilelebet,
Yani aklın zamana karşı gelmesi bu,
Puşt hayatın çelmesi bu,
Yani suyun taşı delmesi bu.
Üstelik, bahar gelmiş
Karlı dağlarına Afyon”un
Uzaklarda papatyalar,
Aklımda yar,
Gün saymanın şimdi ne faydası var,
Ne faydası var.

Öldürmedi beni yar,
Öldürmedi üstüme yağan bunca kurşun,
Öldürdü beni yar,
Öldürdü o duruşun,
Bir türkü tutturmuşum,firaklı mı firaklı,
Verdiğin oyalı mendil koynumda saklı,
Dağlar inler ben inlerim,
Dağlar inler ben inlerim.

Mehmet ÇETİN